Anzer Balı

Anzer Balı

 


ANZER YAYLASI

Anzer Ballıköy yaylasının köy merkezi yaklaşık 2400 ile ile 2600 metre arasındadır. Köy merkezinde alt yapı hizmetleri tamamlanmış durumdadır Bakkal, .ptt,kasap, ötel., kır kahvesi ve lokantalar hizmet vermektedir.


Kışın Anzer yaylası kardan dolayaı ulaşıma kapalıdır. Anzer yolu nisan ayında açılmaktadır..Sonbaharın devamında gelen kış ulaşımı engelleyene kadar köy yaşamı devam etmektedir.köylüler kışın genelde Rize merkez ve ilçelerinde yaşamaktadır..


Gezi, fotoğraf, rafting doğa tutkunlarına hitap eden kır çiçekleriyle dolu cayırlıkları, yamaçları, dağları, büyüklü küçüklü 9 krater gölüyle ve tarihi ahşap evleriyle görünmeye değer bir yer olan Anzer, Alcahal, Buzlağan, Herami dağları ve krater gölleriyle ziyaretçilerini beklemektedir.


Bu göllerden Alcahal dağındaki Dipsiz göle arabayla ulaşılabilmektedir. Diğer göllere bir, bir buçuk saatlik yaya yürüyüşüyle ulaşılabilir.Alcahal dağını aşıp Bayburta kadar ulaşan toprak yolda dağın zirvesine ulaşıp Rize - Bayburt il sınırını ayıran geçit noktasında her iki vadiyi kuşbakışı seyretmek mümkündür.

Anzer'in adım başı karşınıza çıkacak pınarlarını ve köy merkeziyle koşmer yaylası arasında bulunan ,,Kırmızı Su"diye bilinen şifalı suyu içmenizi tavsiye ederiz.


BAL NEDİR, SAĞLIĞA FAYDALARI


Evet anzer balı ilk olarak anzer yaylasında ortaya çıkmıştır. Bu balın ortaya çıkışı çok tarihi bir olaydır. Şöyle ki : Zamanında çaresiz bir hastalığa yakalanan bir kişi Allah’a yalvararak hastalığının şifasını istemiştir. Kendisini hastalığının şifasını bulmak için araştırma yapmaya adamıştır. Dere tepe gezerken anzer yaylasında bir kayanın kovuğunda insan müdahalesi olmadan arıların kendi yaptığı bal ile karşılaşmıştır ve bu baldan epeyce bir miktar yemiştir. Sonuç olarak çaresiz olan hastalığına


İnsanlar hastalığın en son aşamasında ümit tükendikten sonra bir takım arayışlara girmektedirler. Tıp hipokratlarının söylediği gibi “Asıl olan zarar vermemektir.” Çünkü sağlığınız bozulduktan sonra harcıyacağınız cabanın bir çoğu  hastalıkla mücadele ile geçecektir. Gençliğinde şifalı bal ile beslenen insanlar, bağışıklık sistemini sürekli tetikte tutarak hipokratların bu sözünün gereğini yerine getirmektedirler.


Allah’ın küçücük bir hayvan aracılığıyla insanlara sunduğu balın ne denli büyük bir besin kaynağı olduğunu biliyor musunuz? Bal, fruktoz ve glukoz gibi şekerlerin yanısıra magnezyum, potasyum, kalsiyum, sodyum klorür, kükürt, demir ve fosfor gibi minerallere sahiptir. Nektar ve polen kaynaklarının niteliklerine göre değişmekle birlikte, balda B1, B2, C, B6, B5 ve B3 vitaminleri bulunmaktadır. Ayrıca bakır, iyot, demir ve çinko da az miktarlarda bulunur. Balın içeriğinde bunların dışında bazı hormonlar da vardır Bal, Kuran ayetinde vurgulandığı gibi, “insanlara şifa” olma özelliği taşımaktadır. 20-26 Eylül’den Çin’de yapılan Dünya Arıcılık Kongresi’nde bilim adamlarının bal hakkındaki yorumları da bunu doğruluyor: “Kongre’de, arı ürünleri ile tedavi konusu ağırlık kazandı. Özellikle ABD’li bilimadamları bal, arı sütü, polen ve arı reçinasının (propolis) birçok hastalığı tedavi ettiğini bildirdiler. Romanyalı bir doktor balı katarakt hastaları üzerinde denediğini ve 2094 hastadan 2002’sinin (% 95) bal sayesinde tam olarak iyileştiğini açıkladı. Polonyalı doktorlar ise arı reçinasının hemoroid, deri hastalıkları, kadın hastalıkları gibi birçok hastalığa iyi geldiğini tespit ettiklerini bildirdiler.”


Kan yapımına destek olur: Bal, kan yapımı için vücudun gereksinim duyduğu enerjinin önemli bir bölümünü karşılar. Ayrıca kanın temizlenmesine de yardımcı olur. Kan dolaşımını hem düzenleyici, hem de kolaylaştırıcı yönde etkisi vardır. Damar sertliğine karşı önemli bir koruyucudur. İçinde bakteri barınamaz: Balın bakteri barınmasına olanak tanımayan özelliği “inhibine etki” olarak adlandırılır. Yapılan deneyler bal şerbetinin, bakteri öldürücü özelliğinin saf bala göre iki kat arttığını göstermiştir. İşin ilginci, arı kolonisine yeni dahil olacak kurtçukların, kendilerine bakmakla görevli arılarca “bal şerbetinin bu özelliğini bilirmişçesine” bal şerbeti ile beslenmesidir.


BAL ve APİTERAPİ :


Apiterapi, arı ürünlerinin bir yada birden fazla hastalığın önlenmesi yada iyileştirilmesi amacıyla kullanılması şeklinde tanımlanabilir. Her geçen gün sonuçlanan araştırmalar toplumların dikkatini bu konu üzerine çekmekte ve özellikle Uzakdoğu ülkelerinde başlayan ve dünyada hızla gelişen arı ürünleri ile tedavi yöntemleri hızla yaygınlaşmaktadır. Hatta, başta Japonya, Doğu Asya ülkeleri, Amerika, Kanada gibi ülkelerde apiterapi merkezleri kurulmuştur.Balın fizyolojik özellikleri ve kullanımı konusunda yüzlerce literatür bulunmaktadır. BAL bir doğal enerji kaynağıdır. Bu nedenle çocuklar, yaşlılar, sporcular, hasta ve düşkünlerle birlikte normal sağlıklı insanlar tarafından da severek ve bilinçli olarak tüketilmektedir.


BAL kemiklerde Kalsiyum fiksasyonunu artırmaktadır. BAL iştah artırmakta, enerji ve direnç kazandırmaktadır.


Balın besin içeriğinin insan sağlığına etkisinin yanısıra olağanüstü bir özelliği de vardır ki, bu özellik antimikrobiyal aktivitesidir. Balın bu özelliği nedeniyle Hipokrat zamanından beri hastalıklarda tedavi edici bir araç olarak kullanıldığı bilinmektedir. Eski Mısırlıların; cerrahi pansumanda, göz iltihaplarının tedavisinde, Çinlilerin ve Hintlilerin de; çiçek hastalığının yayılmasını önlemede hasta vücudunu bal ile kapladıkları bilinmektedir.


Astım :


Astım, nefes borusunu, bir başka deyişle, hava yollarını – akciğerlere hava taşıyan küçük tüpleri – etkileyen bir durumdur. Astımlı biri, astımı tetikleyen bir şeyle temasa geçtiğinde, hava yollarının duvarları çevresindeki kas gerilerek hava yolu daralır. Hava yollarının yüzeyleri iltihaplanıp şişmeye başlar. Genellikle sümük ya da balgam oluşur. Tüm bu tepkimeler hava yollarının daha daralıp tahriş olmasına neden olur ve astım belirtilerinin ortaya çıkmasına yol açar.


Bronşit :


Bronşit bir çeşit akciğer iltihaplanmasıdır. Akut bronşit ve kronik bronşit olarak iki çeşidi vardır. Akut bronşit grip gibi hastalıklarla beraber görülebilirken, kronik bronşit daha ciddi bir iltihaplanmadır ve mutlaka tedavi gerektirir. Akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki zarın iltihaplanmasıdır. Akut ve kronik olarak iki gruba ayrılır. Akut bronşit : Genellikle grip, kızamık, boğmaca veya tifo gibi hastalıklar sırasında görülür. Sisli ve soğuk havalarda çok rahatsız olurlar. Hastalığın başlangıcında kuru ve ağrılı öksürük, az yapışkan balgam, sonraları sümüksü cerahatli balgam ile hafif ateş ve halsizlik görülür. Mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Kronik bronşit : Bu çeşit bronşitte; havayollarını yağlayan bezler büyümüş, iç yüzlerinde bulunan tüyler görevini yapamaz olmuştur. Mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Her iki bronşitte de yapılacak ilk iş sigarayı bırakıp istirahat etmektir.


Böbrek İltihabı :


Böbreklerin iç kısımlarının iltihaplanmasıdır. Tıp dilinde piyelonefrit adı verilir. İki çeşiti vardır:


Akut Böbrek İltihabı : Ani olarak ortaya çıkan, titreme, kaburga altlarında ve yanlarında başlayıp, kasıklara kadar yayılan bir ağrı ile kendini gösterir. Sık sık idrara gitmek ihtiyacı duyulur. İdrar çıkarken de yanma ve ağrı hissedilir. İlk önlem olarak belin iki yanına sıcak su torbası konur. Bol su, limonata ve açık çay içilir.


Kronik Böbrek İltihabı : Akut böbrek iltihabının gereği gibi tedavi edilmemiş olması, kronik böbrek iltihabının başlıca nedenidir. Hastada iştahsızlık, ateş, halsizlik, baş ağrısı, ağrılı idrar etme ve bel ağrıları görülür. Yapılacak ilk iş, bol bol meyva suları içmek ve aşağıdaki reçetelerden birini uygulamaktır. Ayrıca tuz ve hayvani gıdalar azaltılmalıdır.


Kanser Hastalığı:


Hırvatistan’daki Zagreb Üniversitesi tarafından yapılan yeni araştırmaya göre, bal kansere yakalanma riskini azaltıyor. Aynı zamanda içerdiği flavonoid isimli antioksidan madde sayesinde, var olan tümörün küçülmesine yardımcı oluyor ve büyümesini engelliyor. Araştırmanın başında bulunan Profesör Ivan Basic, “Henüz kanserli hücrelere nasıl saldırdığını ve onların küçülmesine nasıl yardımcı olduğunu belirleyemedik. Ancak çoğunlukla meyvelerde bulunan flavonoid maddesinde arıların ürettiği her şeyden bolca var. Bu gerçekten çok büyük bir buluş” dedi. Flavonoid maddesi kanı sulandırarak kalp hastalıkları riskini de azaltıyor. Uzmanlar ayrıca, bal yiyenlerin hiç bal yemeyenlere oranla çok daha uzun yaşadıklarını da belirlediklerini de açıkladı.


Japonya ve Avustralya da yapılan bir araştırmada, mide ve kemik kanserleri üzerinde başarılı olunmuştur.Bu tür kanserlere yakalanan hastalar günde bir kaşık bal ve bir kaşık Tarçını bir ay süreyle günde üç defa almalıdırlar.


Guatr ( Guatır ) :


Tiroidin genel anlamda büyümesine GUATR adı verilmektedir. Büyüyen bir tiroit dışardan görülebilir veya boynun bir veya iki tarafında şişlik şeklinde hissedilebilir. Bazen de hastalar boyunlarının sıkıldığını ifade ederler. Büyüme; düzgün ( difüz guatr ) ya da yumrulaşmalar şeklinde ( nodüler guatr ) olabilir. Her iki halde de ya guatr normal çalışıyor ( ötiroit guatr ) ya fazla çalışıyor ( hipertiroidik guatr veya toksik guatr ) ya da az çalışıyor olabilir ( hipotiroidik guatr ). Çalışma bozukluğu olan guatrların yarattığı yakınmalara daha sonra değinilecektir. çalışma bozukluğu olmayan düzgün büyümelerde genellikle sorun olmaz., ancak hasta kötü kozmetik görünümden ya da nefes darlığından yakınıyor olabilir.


Damar Sertliğini Önlemek  İçin: 


1 kg Anzer Balı, taze sıkılmış 10 adet limon suyu ve 5 diş ezilmiş sarımsağı birbirleriyle karıştırınız. Karışımdan günde bir defa 50 ml, şeker emer gibi ağır ağır içilmeli.  1 ölçek limon suyu, 2 ölçek Anzer Balı ve ½  ölçek ayçiçeği yağı karıştırılır. Sabahları aç karnına 25 ml alınır. Bu ilaç küçük kan damarlarını daha güçlendirmeye ve elastikiyetini artırmaya yardımcı olur. ½ fincan kızılcık suyu ile ½ fincan Anzer Balı karıştırılır. Günde 3 defa 15 ml 2 hafta süreyle içilir. 


Bağışıklık Sistemi


Her gün kullanılan Bal ve Tarçın bağışıklık sistemini kuvvetlendirir ve vücudu bakteri ve virüs saldırılarına karşı korur. Araştırmacılara göre Bal,birçok Vitamin ve büyük miktarda demir içermektedir.Balın düzenli kullanılması, Akyuvarlar içerisindeki, bakteriler ve virüslerle savaşan, korpuskülleri de kuvvetlendirir.


Diş Ağrısı


Bir kaşık toz Tarçın ve 5 tatlı kaşığı Bal karışımı ağrıyan dişe tatbik edilir. Ağrı kesilene kadar günde üç defa tatbik edilir.


Hazımsızlık ve Grip


Toz Tarçın 2 kaşık bal üzerine serpilip yemekten önce alındığında asit oluşumunu ve hazımsızlığı önler. İspanya da yapılan bir araştırmada bal içerisindeki bir maddenin grip mikroplarını öldürdüğü ve hastaları gripten koruduğu saptanmıştır.


İdrar Kesesi Enfeksiyonları


İki kaşık toz Tarçın, bir tatlı kaşığı Bal, ılık su içerisinde eritilip içilir. İdrar kesesindeki mikroorganizmalar üzerinde etkilidir.


Kısırlık


Eski Yunan ve Ayurvedikler Balı, yıllardır, erkeklerin spermalarını kuvvetlendirmek için kullanmışlardır. Eğer kudretsiz bir erkek düzenli olarak uyumadan önce 2 kaşık bal yerse problemleri çözülecektir. Çin, Japon ve uzak doğu ülkelerinde, gebe kalamayan ve uterusunu kuvvetlendirmek isteyen kadınlar asırlardır toz tarçın kullanmaktadırlar. Gebe kalamayan kadınlar bir tutam toz Tarçın ve yarım tatlı kaşığı balı gün boyunca bir bir sakız üzerine koyup çiğnediklerinde tükürükle karışarak yavaş yavaş emilerek etkili olmaktadır. Amerika Meryland’da evli bir çiftin 14 yıldır çocuğu olmamış ve ümitlerini de kaybetmişlerdir. Bu uygulamalar kendilerine anlatılmış ve yukarıda belirtilen kürün uygulamasına başlandıktan birkaç ay sonra ikiz çocuklarının olacağı tesbit edilmiştir.


Kolesterol


İki kaşık Bal, Üç tatlı kaşığı Toz Tarçın,450 gr. demlenmiş çay içerisinde eritilerek içildiğinde kan kolesterol seviyesi 2 saat içerisinde % 10 düşecektir. Artrit hastalarına tavsiye edilen kür de günde 3 defa kolesterol hastaları için uygulanabilir. Adı geçen dergideki bilgilere göre günlük gıda ile alınan bal bile kolesterolün düşmesine yardımcı olabilir.


Mide Ağrıları


Bal ve Tarçın kürlerinin, mide ağrıları için olduğu kadar mide ülserleri için de yararlı olduğu saptanmıştır.GazHindistan ve Japonya’da yapılan araştırmalar Bal ve Tarçının midedeki gazı giderdiğini göstermiştir.


Saç Dökülmesi


Saçı dökülenlerle tepesi açılanlar sıcak zeytinyağı içerisine bir kaşık bal, bir tatlı kaşığı toz Tarçın ilavesiyle elde edilen krem banyodan önce başa sürülür ve yaklaşık 15 dakika bekledikten sonra yıkanır. 5 dakikalık bir uygulama dahi etkili olabilir.


Sivilceler ve Deri


3 kısım bal, 1 kısım Tarçın ile bir krem yapılır. Bu krem uykudan önce sivilceler üzerine sürülür. Sabahleyin ılık su ile yıkanır. Eğer 2 hafta süreyle her gün uygulanırsa sivilceleri kökünden çıkarır. Egzama, mantar ve diğer deri enfeksiyonlarında eşit miktardaki Bal ve Tarçın karışımı uygulanır.Soğuk AlgınlığıBir kaşık ılıtılmış Bal,1/4 tatlı kaşığı toz Tarçın günde üç defa yenir. Bu uygulama birçok kronik öksürük, soğuk algınlığı ve sinüslerin temizlenmesi için de geçerlidir.


Yaşlılık


Bal ve Tarçınla hazırlanan çay, düzenli alındığında yaşlılık harabiyetini önler. 4 kaşık bal, 1 kaşık toz Tarçın, 3 bardak su içerisinde kaynatılarak bir içecek hazırlanır. Günde 3-4 defa ¼ bardak miktarında içilir. Deriyi diri, taze ve yumuşak tutar, yıpranmasını durdurur.


Yorgunluk


Araştırmayı yapan Dr. MİLTON, bir bardak su içerisinde ½ kaşık bal ve biraz toz tarçının her gün kuşluk vakti ve vücut direncinin düşmeye başladığı takriben saat 15.00 te alındığında bir hafta içerisinde canlılığın arttığını tespit etmiştir.


Zayıflama


Bir bardak su içerisine eşit miktarda Bal ve Tarçın konur. Her gün kahvaltıdan yarım saat önce aç karnına ve yatmadan önce içilir. Düzenli uygulanırsa kilo verilir. Ayrıca bu karışım düzenli olarak içildiğinde, yüksek kalorili diyet alınsa bile, vücutta yağın birikmesine engel olur.


Çarpıntıyı Önlemek İçin:


250 gr ezilmiş sarımsak 350 gr Anzer balıyla karıştırılır ve gölgede 1 hafta bekletilir. Karışım günde 3 kez yemeklerden 30-40 dk önce 15 ml alınır. 


Kalp Krizini Önlemek İçin:


Bal ve Tarçınla bir karışım yap ve bunu her sabah kahvaltıda reçel veya marmelat yerine ekmek üzerine sür. Bu uygulama arterlerdeki kolesterolleri eriterek hastaları kalp krizinden korur. Bu uygulama ile, daha önce kalp krizi geçirmiş kişiler, ikinci krizden kilometrelerce uzakta olacaklardır. Bu uygulamayı düzenli olarak yapan kişilerde solunum güçlüğü ortadan kalkacak ve kalp atışları kuvvetlenecektir. 


2 fincan Anzer Balı, 100 gr  aloe (mutfak robotunda ezilmiş) ve ½ fincan narsuyu karıştırılır. 24 saat gölgede serin bir yerde bekletilir ve yemeklerden 1 saat sonra 15 ml içilir.  500 gr ezilmiş limonla 500 gr bal karıştırılır. Her sabah ve akşam 15 ml içilir. İki adet limon ve portakal dilimini kes. Çekirdeklerini ayıkla ve mutfak robotundan geçir. 60 ml Anzer balı ile karıştır. Karışımı 24 saat cam bardak içinde beklet. Karışımı çayla birlikte günde 45 ml al. Karışımı buzdolabında muhafaza et. Bu ilaç sadece kalbi güçlendirmekle kalmaz, kan damarlarını temizler ve kan basıncını düzenler. 


April 22, 2007. internet adresi

http://www.americanchronicle.com/articles/viewArticle.asp?articleID=24991


ARILAR VE RAKAMLAR

500 gram bal için arılar, 3 milyon 750 bin defa çiçeğe konup kalkıyor.Arıların bir gr. bal yapabilmesi için 60 bin çiçeğe konması gerekiyor.

Bal arıları bir peteği doldurabilmek için milyonlarca çiçeğin nektarını emiyor ve 100.000 km kanat çırpıyor.Bu deli çalışmanın arasında, dönüp dönüp, “öbür arı benim kadar dolaşıyor mu?” diye kontrol gereği de duymuyorlar.Birbirlerine tam bir güven içinde sadece hedeflerine odaklanmışlar!.. Bir koloninin pazarlanacak 1 kg bal üretmesi ve yaşamını sürdürebilmesi için 8 kg bal tüketmesi gerekiyor. Bu da koloninin 6 kez dünya çevresini dönmesi demek. . .


Onlar bu işi canla başla yapıyor ve genetik olarak nesilden nesile aktarılmış bir tembellik asla söz konusu olmamış! Hepsi güneşin “kalk” ziliyle çalışmaya başlayıp, güneşin “paydos” ziliyle dinlenmeye çekiliyorlar. Arı, vücut ağırlığının 330 katı yük çekebilme kapasitesine sahip olduğu bilim adamları tarafından kabul edilmektedir.


Her bir petek gözünün altıgen prizma şeklinde inşa edilmesi esas peteğin direncini sağlıyormuş. Bu nedenle kilolarca balı rahatlıkla taşıyabiliyor.”Gerçekten de en az balmumu harcayarak, maksimum ölçüde bal depolamak için en uygun şekil, arıların inşa ettiği altıgen prizmadır” diye onaylıyor.


Arı Sütü nedir ?

 

Arı Sütünün Yapısı Arı sütü : 5-15 günlük genç işçi arıların baş kısımlarında bulunan salgı bezlerinden salgıladıkları özel bir besindir.

Görünümü kremsi-beyaz renktedir. Ana arı olmaya aday larvanın bulunduğu hücrelerde bulunur. Arı sütü insan sağlığı ve beslenmesi yönünden oldukça önemli maddeler içerir.


Hakiki Arı sütü Ana arı larvasının bulununduğu hücrelerden alınır.. İnsan tüketiminde kullanılır...


Ana  arı yumurtası larvanın içerisinde bulunduğu arı sütüyle işçi arılar tarafından beslendiğinde  dünyaya gelecek ana arının ömrü 3 ila 7 yıl arısında yaşamaktadır.. ve  kovanın  güçlü olduğu yavru atma dönemlerinde 3000  ve 3500 yumurta atma kapatisesine sahiptir..


 

Normal işçi arı 5-15 günlük genç işçi arıların baş kısımlarında bulunan salgı bezlerinden beslendiklerinde işçi arılar çiçeklerin arıların doğaya çıkma döneminde   40 ile 60 gün arasında yaşarken, kış döneminde  ise altı 6 ay kadar yaşamaktadır..Bundanda  anlaşılmaktadırki Ana arı larvasından alınan arı sütü çokdaha kaliteli olmaktadır...


Genel Performansı artırır.


A, D, E, K, H ve B-Kompleks (9 tane B Vitamini çeşidinin hepsini) Vitaminlerini içerir. C vitamini ise eser miktardadır.

İnsan metabolizmasına çok yönlü ve olumlu tesiri olan HDA-10 içerir.

22 farklı esansiyel aminoasit içerir. Özellikle büyüme çağında olanlar, sporcular, performanslı yaşam sürmek isteyenler için önemli bir katkıdır.

Hastalıklara karşı direnci artırıcıdır.


Kansere karşı koruyucu antioksidan özelliğe sahiptir.

ARI SÜTÜ KULLANIMI

Buzdolabında  Muhafaza Ediniz..

Arı sütü donmuş - 18 derecede 18 ay kadar saklanabilir.

Buzdolabı raf ortamında ise 6-8 hafta kadar. Size ulaştığında arısütünden 6 hafta içinde kullanmayı düşündüğünüz örneğin 100-200 gr. kadar ağzı kapanır cam bir kaba koyup gerisini buzluğa koyunuz.Kap içindeki arısütünü ise buzdolabınızın bir rafında tutabilirsiniz. Kaptaki miktar tükendiğinde, kabı yıkayıp daha sonra buzlukta donmuş halde bulunan arısütünün çözülmesi ardından tekrar bu kaba alabilir, geri kalanını tekrar buzluğa koyabilirsiniz. Ya da arı sütünü 5 ağzı kapaklı kavanoza 200 gramlık miktarlarda bölüştürüp dördünü buzluğa koyupbir tanesini buzdolabı raf bölümüne alabilir ve bittikçe buzluktan bir kavanozu raf ortamına taşıyabilirsiniz.

 

Bu arada arısütüne metal kaşık ile temas etmekten kaçınılmalıdır. Onun yerine tahta ya da plastik kaşıkları tercih ediniz.Arı sütünü güneş ışığına maruz kalmaktan da koruyunuz.

 

Alternatif olarak arı sütü bal ile de karıştırılabilir; eğer kilo sorunu yoksa ya da fazla kaloriden endişe etmiyorsanız bu şekilde saklamak ideal yollardan biridir. Bu durumda uzun süreler bozulmadan buzdolabında saklanabilir.

Aşırı Tüketim Yapmayınız!

Genel Kullanım amaçları için nihai doz olarak 10-12 gram alınabilir. Kullanıcı kendini ve ürünün etkilerini gözlemleyerek dozajı azaltıp-çoğaltarak kendisi için ideal bir noktaya getirebilir. Günde 2 defa 6'şar gram şeklinde kullanımı öneririz. İhtiyaca göre bu miktar günde sabah-akşam 2 defa 12'şer grama kadar çıkarılabilir. Yoğun bedensel peformans isteyen ağır işlerde çalışanlar ve ağır antremanlar yapan sporcular günde 3 x 12 grama kadar da kullanabilirler. İlk kez kullanıyor iseniz önce çok az miktarlarla örneğin bir kibrit çöpünün ucuna bulaşan miktarla başlayıp, gün be gün artırarak nihai miktarlara 4-6 hafta içinde ulaşınız. Piyasada bulunan kapsül ve karışımlardaki miktarlar ise genellikle önemli amaçlar için yetersiz kalan küçük oranlardadır.

PROPOLİSpropolis toz

Propolis'in 100 kat Antibiyotik etkisi :

Propolis'in diş sağlığı, deri hastalıkları, sindirim sistemi sorunlarıyla ilgili kullanımları vardır. Pek çok zararlı bakteri ve mantar çeşidini engelleyen özelliktedir. Çok güçlü antibiyotik etkisiyle öne çıkar

Resimde ekstrakt-propolis özü- ve suda çözünmüş halde bu arı ürünü görülmektedir.

"..Propolis'in antibiyotik etkiyi yüz misline vardıran inanılmaz bir özelliği bulunur" Propolis, bağışıklık sistemini güçlendirir. Mantar-mayasıl sorunlarına, zararlı bakterilere, viral enfeksiyonlara karşı kullanılır. kanseri önlemede ve kanserle mücadelede etkili bir maddedir.


Alışılmış antibiyotik etkilerin 100 misline yakın etkisi keşfedilmiştir. Bugüne kadar rastlanan en güçlü doğal antibiyotiktir. (Ghisalberti, 1979 E.L. Ghisalberti, Propolis: a review, Bee World 60 (1979), pp. 59-84.)

Anti-bakteriyel, anti-fungal(mantar), anti-viral, ateş düşürücü, antiseptik ve kolesterol düşürücüdür.

 


Gözün yüksek basıncını azaltır.Soğuk algınlığına iyi gelir. Ağız içi sağlığı ve sindirim sorunlarının giderilmesi için kullanılır. İçeriğindeki flavonoid oranı yüksektir. Flavonoidler bilindiği gibi en güçlü antikoksidanlardandır. Propolisin araştırmalar sonucu belirlenmiş bazı faydaları şöyledir:

 

Propolisin faydalari

Yaraların iyileşmesini 4 kata kadar hızlandırır.

100 kata kadar antibiyotik etki içerdiği tesbit edilmiştir.

Çok güçlü antioksidandır.

Kronik bronşit ve bronşiyal astıma karşı etkin çözümdür.

Diş eti iltihabı ve ağız içi ve gırtlak enfeksiyonlarını giderir.

Diş abselerine, çürüklere, ağız kokusuna karşı kullanılır.

Diş beyazlatılmasına yardımcı olur.

Sedef hastalığına iyi gelir.

Deri enfeksiyonlarını giderir.

Mantar ve zor öldürülen bakteri çeşitlerini engeller.

Soğuk algınlığına iyi gelmektedir.

Solunum enfeksiyonlarında; faranjit, kronik bronşit, nezle, burun iltihabı

hastalıklarında etkin çözümdür.

Şampuana katıldığında saç sağlığına ve kepeğe karşı faydalıdır.

Sindirim sistemi rahatsızlıklarına iyi gelir.(Bağırsak Paraziti, ülser, mide iltihabı..vs)

Kulak enfeksiyonlarına devadır.(İç kulak- dış kulak iltihapları, akut kulak rahatsızlıkları)

Bağışıklık sistemi bozukluklarını düzeltir.

İltihaplanmaların her türüne faydalarıdır.(Vajina-uterus, aseptik necrosis,

iltihaplanmış yaralar.. vs.)

Tüberküloza denenmiş devadır.

Ülserlilere super etkin devadır.

Her gün bir kaç kez Propolis ekstarktı ile gargara yapıldığında, plak oluşumunu önler.

Akut ve kronik kolite çözümdür

Bileşik etkiler:

Prolisin tedavi edici özellikleri üzerine yapılan çalışmaların çoğu içerdiği fenolik bileşenler üzerine yoğunlaşmıştır (Flavanoidler ve kafeik asit esterleri gibi fenolik bileşikler). Araştırmalar, propolisin içerdiği aktif bileşeni izole edip etkisini test etme üzerinedir. Research has tended to isolate and test single substances in propolis. Fakat, propolisde çok sayıda bileşen bulunması nedeniyle oluşan bileşik etki, herbir bileşenin tek başına oluşturduğu etkilerin toplamından daha fazladır.


Çalışmalar, propoliste bulunan flavanoidlerin etkili anti-bakteriyal aktiviteye sahip olduğunu göstermiştir, fakat izole edilip ayrılan flavanoidler, propolis ekstraktına göre daha düşük akti


vite göstermiştir. Propolisin, bazı antibiyotiklerle bileşik etki gösterdiği gözlenmiştir.


Bazı durumlarda, bakteri ve maya üzerindeki etkileri 100 kat artmıştır


Antibiyotik dirençli Staphylococcus ırklarında, propolis ile birlikte alınan antibiyotiklerin, bu direnci kırdıkları gözlenmiştir.


Propolis Anti-Kanser Etkiler:

Propolisin etanol ekstraktının karaciğer ve mesanedeki kanserli hücreleri dönüşüme uğrattığı ve gelişmelerini önlediği bulunmuştur.Bu hücre öldürücü etkiyi sağlayan maddeler, propolisten izole edilen quercetin, kafeik asit ve clerodane diterpenoiddir. Clerodane diterpenoid, tümör hücrelerine karşı seçici bir öldürücü etki gösterir.Propolisin, ayrıca, yumurtalık kanseri hücrelerini ve hücre bölünmesini durdurucu etkileri olduğu bulunmuştur.Ayrıca, göğüs, cilt, kolon ve böbrek kanseri hücreleri gibi insan tümör hücre kültürleri üzerinde öldürücü etkisi olduğu tespit edilmiştir.

Bu etkileri oluşturan bileşenin kafeik asit fenetil ester olduğu belirlenmiştir.Propolisden izole edilen Artepillin C, insan mide kanseri hücreleri, insan gırtlak kanseri hücreleri kolon kanseri hücreleri üzerinde hücre öldürücü etki göstermiştir.Kafeik asit esterlerinin tümör oluşumunu kimyasal olarak engellediği görülmüştür. Bu etki, kanserli hücrelerin gelişimini sağlayan genler üzerindeki seçici toksik etki ile gerçekleşmektedir.


Anzer Poleni :


Anzer yaylasının yüzlerce çiçeğe ev sahiplği yapması, yaylanın florasında Dünyada eşi benzeri bulunmayan bir çok çeşit endemik çiçek türünün olması, Yapılan Bilimsel araştırmalarda da bu çiçek çeşitliği ve endemik Türlerin diğer yayla polenlerinden Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültessi Biyoloji bölümünde Pr. Dr. Kadriye SSORKUN hoca tarafında İncelenmiştir.


Anzer Poleni :Anzer Poleni; çiçekli bitkilerde çiçeklerin erkek organlarınca üretilip dişi organın döllenmesini sağlayan basitçe erkek cinsiyet hücreleri olan çiçek tozudur. Bal arıları, anzerden topladıkları poleni büyük oranda yavruları beslemek için kullanırlar.


Polenin kimyasal yapısı, rengi, tadı, kokusu ve görüntüsü bitki türüne göre değişmektedir. Çoğunlukla sarı renkli olup siyah, mor, pembe renkli polenlere de rastlamak mümkündür. Ayrıca balın kaynağı, balda bulunan polenlerin analizi ile belirlenmektedir.


Anzer Poleninin faydalari

Anzer Poleni, bilhassa beraberinde arı sütü ile kullanıldığı takdirde kullanıcılarına hayal edemeyecekleri bir performansın kapısını aralar. Kullanıcılar, eğer yaşamlarına bir miktar eksersiz de katarlarsa performans artışı daha da boyutlu olur.


Ağır hastalıklarla mücadelede polen kullanımı önemli bir gıda desteği olarak ağır süreci taşımada bünyeyi destekler. Öte yandan, gelişme çağındaki çocuk ve gençlerde arı sütü ve polen kullanımı zihinsel ve bedensel gelişmelerine yardımcı olur.


Anzerı Poleni vitamin, mineral, protein, aminoasit... yani yaşam için gerekli pek çok unsuru en yüksek oran ve kalitede içerir.. Bitkisel yaşamın özünün özü diye adlandırılan polenin bir diğer adı ise "mükemmel gıda"dır.


Anzer Poleninin genel faydalarını şu başlıklarla özetleyebiliriz:

Protein kalitesi yüksektir.

B Kompleks vitaminleri yönünden çok zengindir; bir çay kaşığı kadar polen organik ve doğal bir arı ürünü olarak metabolizmanın tüm B vitaminleri ihtiyacını karşılar.

Büyüme ve gelişmeyi son derece etkile,

Beyin hastalıklarının iyileştirir,

Cilt bozukluğunu, lekelerini giderir,

Cinsel gücü artırır,

Damar sertliğini,damar tıkanıklığını yok eder,

Dengesiz beslenme sorunlarını giderir,

Düşünme yeteneğini arttırır,

Kanser hastalıklarında tedavi edicidir,

Gözleri güçlendirir,

Gelişimi hızlandırır,

Yüksek Performans getirir.

Anabolik etkileri (32 gr ve üstü tüketimlerde) yani kas-adale yapıcı ve güçlendirici özelliği vardır.

Büyüme çağındakilere ihtiyaç duydukları tüm esansiyelleri barındırır.

İçerdiği Flavonoidler en yakın takipçilerinden 200 kat fazla antioksidan özellik taşır.

Çok zengin bir aminoasit ve protein kaynağıdır.

Günde iki-üç tatlı kaşığı(10-15 gr.)tüketimde ise tüm vitaminlerden yeterli ve yararlı düzeylerde alınmış olur, ancak C vitamini yönünden zayıf içeriklidir.

Tam bir mineral deposudur. İnsana gerekli tüm minerallerden yoğun miktarlarda içerir.

Her gün düzenli 10-15 gr kullanımla bedenimize faydalı ve yeterli olacak, organik-doğal ve zengin bir vitamin ve mineral desteği sağlamış oluruz.

Ağrı ve sancıların giderir,

Ameliyat yaralarını erken kapatır

Ağız yaralarını iyileştirir,

Akciğer hastalıklarını iyileştirir,

Bağışıklık sistemini düzenler

Bademcik iltihabını yok eder,

Bağırsak düzensizliklerini ve iltihabını giderir,

Halsizliği giderir,

Hazmı kolaylaştırır,

Hafızayı güçlendirir,

İshali keser,

İştah açar,

Kabızlığı Giderir,

Kalp damar hastalıklarını tedavi eder ,

Kalp çarpıntısını giderir,

Kanı temizler,

Kasları güçlendirir

Kemikleri kuvvetlendirir,

Kilo yapmaz,

Kısırlığı giderir,

Öksürüğü ,astım hastalığını tedavi eder,

Sinir sistemini rahatlatır,

Prostadı önler,

Sedef hastalığını tedavi eder,

Saç dökülmesini önler ,

Sarılık, hepatit B,C, hastalıklarında tedavi edicidir,

Sporcularda enerji artırır, doping etkisi yapar,

Seks gücünü artırır,

Vücudun halsizliğini giderir,

Mide ülseri bağırsak hastalıklarında tedavi edicidir,

Metabolizmada bozulan dengeleri kurar ,

Nezle ve girip hastalığında tedavi edicidir,

Yumurtalıları tedavi eder,

kaynaklar: anzerbali.com.tr

Yorumlar

Daha yeni Daha eski