|
|
Babası: Sultan II. Selim Annesi: Nur Banu Sultan Doğum Tarihi: 1546 Tahta Çıkışı: 22 Aralık 1574 Ölümü: 16 Ocak 1595 |
Selim II ile Hasekisi Nur-Bânû Sultân’ın oğulları olub, babasının Saruhan Sancak Beğliği sırasında 5 Cemâziyel-evvel 953/4 Temmuz 1546 tarihinde Manisa’nın Bozdağ Yaylağında dünyaya gelmiştir. 966/1558 tarihinde Şehzâde Murad Akşehir Sancak Beğliğine getirilmiş ve babasıyla amcasının taht mücadelesinde Konya Muhâfızlığı görevini yürütmüştür. 1562 tarihinde Manisa Sancak Beğliğine tayin edilmiş ve padişah oluncaya kadar bu vazifede kalmıştır.
III. Murad zayıf irâdeli
ve
muhtelif tesirler altında kalabilen bir
şahsiyete sahipti. Bu yüzden Sokullu Mehmed Paşa’nın sadrazamlığı
süresince işler iyi gitmişse de, onun vefâtından sonra devlet idâresi
Vâlide Sultânların ve bazı menfaatperestlerin tesiriyle daima kötüye
gitmiş ve Osmanlı Devleti’nin duraklaması tam manasıyla III. Murad
devri ile başlamıştır. 21 sene kapalı bir hayat yaşayan III. Murad,
sarayında münzevî bir hayat yaşamış, son zamanlarına doğru Cuma
namazlarını dahi Saray Camiinde edâ etmeye başlamıştır. Meşru dairede
kalmakla birlikte kadına düşkün bir tabî’atı vardır. Osmanlı tarihinde
en fazla kadınla meşru dairede yaşayan padişah ünvanını alabilir. Hemen
belirtelim ki, bu kadına düşkünlüğü gayr-i meşru hayat yaşıyor manasına
alınmamalıdır. Zira aynı zamanda şair olan III. Murad bir cihetten de
mutasavvıftır ve Fütûhât-ı Sıyâm ve Esrârnâme adlı iki tane tasavvufa
dair eserleri de vardır.
Babası II. Selim'in ölüm
haberi
üzerine, Manisa Sancakbeyi bulunan oğlu
Murad, İstanbul’a gelerek 28 yaşında 1574 yılında tahta geçti. Murad
devrinde vukû‘ bulan hadiseler şunlardır:
Fas Sultânlığının Osmanlı Hâkimiyetine Girmesi: Afrika kıt'asının bütün kuzey kısımları Osmanlı hâkimiyetinde bulunmasına rağmen sadece Fas Sultânlığı müstakil bir devlet halinde bulunuyordu. Ancak son yıllarda Fas'ta taç ve taht kavgaları baş göstermişti. Fas Sultânı Mevlây Muhammed, Portekizlilerle işbirliğine başlamış bulunuyordu. Buna karşılık Fas tahtını ele geçiremeyen Abdülmelik, Osmanlılara sığınıp, kendisinin Fas Sultânlığına getirilmesini istemişti. İsteği kabul edilerek Cezayir Beylerbeyi Ramazan Paşa'ya emir verildi. Fas ordusu mağlûp edilerek Abdülmelik, Fas Sultânlığına getirildi (1576). Bu tarihten sonra Fas'ta Osmanlı hâkimiyeti başladı. Bu sırada saltanat iddiasından vazgeçmeyen Mevlây Muhammed Portekizlilerden yardım istedi. Portekiz Kralı Sebastian 80 bin kişilik büyük bir kuvvetle Fas'a geldi. Ramazan Paşa idaresinde Osmanlı ve Fas kuvvetleri 1578 yazında Portekizlileri Vadi’s-sebil Savaşı'nda fena halde bozguna uğrattılar. Kral Sebastian, muharebe meydanında öldü.
Lehistan'daki Osmanlı
Hâkimiyeti (1575): Lehistan Kralı Sigismund Ogüst
ölünce, memleket taht kavgasına düşmüştü. Avusturya ve Rusya
kendilerinin gösterdikleri namzetlerin Leh Kralı olması için faaliyet
gösteriyorlardı. Hattâ bu maksatla, Rusya kuvvet bile sokmaya
kalkıştıysa da, Osmanlı kuvvetlerini karşısında bulunca geri çekilmeye
mecbur kaldı. Osmanlı Devleti için Lehistan çok ehemmiyetliydi. Bu
yüzden diğer devletlerden daha atik davranıp, nüfuzunu kullanarak
kendisine tâbi Erdel Beyi Bathory'yi Leh Krallığına seçtirdi (1575).
Lehistan bundan sonra vergiye bağlandı ve 1578 yılına kadar Osmanlı
himâyesinde bir devlet olarak kaldı.
Sokullu Mehmed Paşa'nın
Ölümü
(1579): III. Murad’ın cülûsundan sonra
hükümet idaresinin başında yine Sokullu Mehmed Paşa vardı. Ancak son
zamanlarda saraydaki bazı şahısların tesiriyle Sokullu’ya olan itimad
ve muhabbet azaldı ve hatta Sokullu’nun zevcesi İsmihan Sultân ve
Vâlide Nurbânû Sultân olmasaydı belki de görevden azledilecekti. Üç
padişah devrinde aralıksız sadrazamlık yapan Sokullu Mehmed Paşa,
Osmanlı tarihinde ehemmiyetli yeri olan bir devlet adamıdır. Aslen
Bosna'nın Sokkuloviçi köyünden alınmış bir devşirmedir. Zekâ ve
kabiliyetiyle yükselmiş, kaptan-ı deryalık dâhil, devletin çeşitli
hizmetlerinde bulunmuştur. Bir savaş adamı olmaktan ziyâde, onun siyasi
tarafının daha büyük olduğu görülür. Sultân III. Murad devrinde,
Sokullu’nun eski nüfuzunun kalmadığı anlaşılıyor.
İran Harpleri ( 1578 =
1590):
III. Murad, padişah olduğu zaman, İran
Hükümdarı Şah Tahmasb, Tokmak Han idaresinde bir elçilik heyeti
yollayarak tebriklerini ve hediyelerini sunmuştu. Elçilik heyeti
İstanbul'da gayet iyi karşılanmıştı. Fakat bir müddet sonra Şah
Tahmasb'ın ölmesiyle İran’da taht kavgaları başladı. Bir ara Tahmasb'ın
oğlu İsmail, şahlığı elde etti. Bunun zamanında Osmanlı-İran dostluğu
bozuldu. Osmanlı Devleti Avrupa ile sulhlar yaparak İran ile meşgul
olmaya başladı. Çünkü Şah, Osmanlılarla süren barışı terk ederek,
Doğudaki Kürtleri aleyhimize kışkırtıyordu. II. Şah İsmail de ölünce
İran’da taht kavgalarının sürüp gitmesinden Osmanlılar istifade etmek
istediler. Doğudaki valilerin de durumunu müsait görüp, İran’a
saldırmanın vaktidir yollu haberler üzerine, Sultân III. Murad 1578
yılında İran'a harb açtı. O zaman Sokullu Mehmed Pasa daha sağdı ve
İran savaşına engel olmak istedi. Sokullu Mehmed Paşa, İran'ın geniş
bir ülke olduğunu, galip gelinse bile Şi’î olan halkının itaat altına
alınamayacağını söylüyordu ki, bunda ne kadar haklı olduğu sonradan
anlaşıldı: Padişah, kendisi sefere gidecek karakterde bulunmadığından,
ordunun başına Lala Mustafa Paşa'yı serdar tayin etti.
Lala Mustafa Paşa'nın
asıl
hedefi, Gürcistan'ı istilâ etmek olacaktı.
Topladığı kuvvetlerle Gürcistan'a girip, fetihlere başlayan Lala
Mustafa Paşa, Tokmak Han idaresinde bir İran ordusunun üzerine
geldiğini duyunca buna karşı maiyetindeki kumandanlardan Özdemiroğlu
Osman Paşa'yı yolladı. Osman Paşa, İran kuvvetleriyle Çıldır'da
karşılaştı ve Tokmak Han'ı mağlûp etti (1578). Lala Mustafa Paşa,
Gürcistan içinde ilerleyerek Tiflis'i ele geçirdi ve Şirvan'a doğru
ilerledi. Şirvan'ın bir kısmını zapteden Lala Mustafa Paşa, Özdemiroğlu
Osman Paşa'yı serdar tayin ederek kendisi Erzurum'a döndü. İran
kuvvetleri Osman Paşa üzerine taarruza geçtilerse de mağlûp olup
çekildiler. Fakat İranlıların tecavüzü bitmiyordu. Kuvvetleri çok
azalan Osman Pasa, geri çekilmek zorunda kaldı. Muharebelerin İran
lehine dönmeye başlaması üzerine Lala Mustafa Paşa, azledilerek, yerine
Koca Sinan Paşa serdar tayin edildiyse de kayda değer hiç bir
muvaffakiyet elde edilemedi. Özdemiroğlu büyük bir gayretle İran
savaşlarına devam ediyordu. Nitekim 1583 yılında Meş’ale Savaşı denen
savaşta bir kere daha İranlıları yendi. Meş'ale Savaşı'ndan sonra
İranlılar, Şirvan bölgesini boşaltmak zorunda kaldılar. Yeni serdar
Ferhad Paşa, büyük kuvvetlerle İran sınırına gelip, bâzı muharebeler
yaptı: Daha sonra sadrazam ve serdar tayin edilen Özdemiroğlu Osman
Paşa ile beraber Tebriz'i almayı başardılar.
Osman Paşa'nın
vefatından sonra
Ferhad Paşa, ikinci defa olarak
serdarlığa getirildi. Ferhad Paşa'nın bu ikinci serdarlığında Osmanlı
orduları bazı muvaffakiyetler daha kazandılar. Ayrıca Doğuda Türkistan
Hükümdarı Özbek Han, İran’a saldırınca Şah Abbas, Osmanlılardan barış
istedi. 1590 yılında yapılan Ferhad Paşa Antlaşmasına göre: Tebriz,
Şirvan, Gürcistan, Dağıstan bölgeleri Osmanlılara verilecekti. Büyük
kayıplar karşılığında alınan bu yerler, Osmanlıların elinde fazla
kalmayacak, tekrar İranlılara geçecektir.
Yeniçeri ve Sipâhi
İsyanları:
İran'la anlaşma yapıldıktan sonra
İstanbul'da Yeniçeri ve Sipahi isyanları vuku‘ buldu. Bu isyanlar her
ne kadar ulûfe (Yeniçerilere üç ayda bir verilen maaş) yüzünden
çıkmışsa da, asıl sebebini devlet teşkilâtının bozulmaya yüz tutmasında
aramak daha doğru olacaktır. İlk defa III. Murad devrinde Yeniçeri
Ocağına rast gele kimseler alınarak kanun bozuldu. Yine ilk defa
rüşvetle iş görülmeye başlandı. Askere ayarı düşük akçeler verilmek
istenince Yeniçeriler, isyan ederek saraya yürüdüler. Âsiler
defterdarın başını istediler. İstekleri yerine getirilince büsbütün
şımardılar. 1589 yılında meydana gelen bu olaya Beylerbeyi Vak’ası
denmektedir
III. Murad devrinde 1593
yılında da sipahilerin isyanını görüyoruz.
Ulûfelerinin geri bırakılmasına kızan Sipahiler, saraya yürüyüp
defterdarın kafasını istediler. Kendilerine nasihat etmek için
gelenleri kovdular. İstanbul halkı da seyretmek için saraya dolmuştu.
Halk dışarı çıkarılırken “Urun hâ!...” diye bir ses duyuldu. Saray
muhafızları bunu Padişahın emri sanarak âsilerin üzerine saldırdılar ve
dört yüze yakın âsiyi öldürdüler. Diğerleri kaçarak kurtuldu.
Yeni Bir Haçlı İttifakı
Ve
Nemçe (Avusturya) Harbleri (1593-1606):
Bosna Beylerbeyi Telli Hasan Paşa, Avusturya topraklarına 1593 yılında
büyük bir akın harekâtına girişmişti. Avusturya valilerinin Osmanlı
sınırlarına tecâvüzlerine karşılık yapılan bu harekât, mağlûbiyetle
neticelenmiş, komutanla birlikte çok şehid verilmiştir. Bu hadise
Osmanlı-Nemçe harblerinin başlamasına sebep olmuştur. Nemçe savaşına
Sadrazam Sinan Paşa gönderilmişti. Budin Beylerbeyi imdada giderek
Nemçe ordusuyla harbe girdi ve mağlub oldu. Nemçeliler çok sayıda
Macaristan kalesini ele geçirdiler. 1594 yılı baharında da Estergon
Kalesini muhasara altına aldılar; ancak muvaffak olamadılar. Kırım
kuvvetlerinin yardıma gelmesine rağmen tam bu sırada Osmanlı
Devleti’nin başına bir gâile daha çıktı: Osmanlı Devleti’ne tâbi olan
Erdel, Eflak ve Boğdan Beyleri Papa’nın teşvikiyle isyan edip Avusturya
tarafına geçtiler. Tam bu sırada yani 1595 yılında Padişah III. Murad
vefât eyledi. III. Murad’ın saltanatının sonuna doğru Osmanlı
toprakları yaklaşık 19.902.191 km2 idi. Buna Avrupa’da Polonya,
Afrika’da Fas dâhildir.
III. Murad zamanındaki
sadrazamlar arasında, yılların sadrazamı Sokullu
Mehmed Paşa, Koca Sinan Paşa, Özdemiroğlu Osman Paşa ve Mesîh Paşa’yı;
diğer komutan ve devlet adamlarından Kaptanıderya Kılıç Ali Paşa, Damad
İbrahim Paşa, Okçu-zâde Mehmed Paşa ve Muallim-zâde Nişanı Mahmûd
Çelebi’yi; Şeyhülislâmlar arasında Hâmid Efendi, Ma’lûl-zâde Mehmed
Efendi, Müeyyed-zâde Abdülkadir Efendi, Bostan-zâde Mehmed Efendi ve
Bayram-zâde Hacı Zekeriya Efendi’yi zikredebiliriz .
Kaynak: Osmanlı Araştırmalar Vakfı
إرسال تعليق